2 Ocak 2014 Perşembe

GÖKÇEADA BİR ŞANTAJ CUMHURİYETİ MİDİR ?




Gökçeada bir Şantaj Cumhuriyeti midir ?

Geçenlerde bir okurumuz, bizim eleştirilerimizi destekleyen bir yorum yazdı. Ve birden bire takma isimli bir başka kişi, "siz kim oluyorsunuz da adadaki imar yolsuzluklarından, usulsüzlüklerinden, göz yummalardan söz ediyorsunuz, biz sizin ne usulsüzlükler yaptığınızı bilmiyor muyuz ?" minvalinde bir yazı yazarak bizi destekleyen okuyucumuza saldırdı. 

Okurumuz hakkıyla kendisini savunduktan sonra, bir tabir kullandı ve dedi ki "diyelim ki benim de usulsüzlüklerim var, peki "tencere dibin kara, seninki benden kara" siyaseti ile bu adanı hali nice olur?"

Okurumuz, böyle diyerek, Gökçeadanın büyük kanserine parmak basmış oldu. Gökçeadada öyle bir hava hakim ki, sanki hepimizin bir takım usulsüzlükleri var o nedenle kimse birbirine ses etmemeli ve bu düzen bozulmamalı.

"Tencere dibin kara, seninki benden kara" dediğimiz için Gökçeada giderek daha karanlık bir yer haline geliyor. Kimlerin ne dolaplar çevirdiğini, kimlere hangi kıyakların yapıldığını, adanın geleceğinin nasıl pazarlandığını bilemiyor, sadece çaresizce bekliyoruz.

Gökçeadanın hiç bir temel sorunu çözülmedi, çözülemiyor. Gençlerimiz hala issizlikten adayı terkediyor. Esnafımız hala siftahsız kepenk kapatıyor. Turizm yatırımları yapanlar sürekli fiyat kırmalarına rağmen yatırımlarının karşılığını alamıyor.

Ancak, sürekli bir yerler imara açılıyor, bir takım alanlarda imar yükseltiliyor, kot farkı denilerek koca binalar, oteller dikiliyor, belediyeye ait taşınmazlar satılıyor, arsacılar ve inşaatçılar kol kola istanbullulara satış yaparak para kazanıyorlar. Üstelik bu inşaatların malzemesi ve ustası dışardan geliyor. Adalılara kalan ise, on yıl içinde bütün çekiciliğini kaybetmiş, kimsenin yüzüne bakmadığı bir beton adası olacak.

Nuray Mestçi'nin deyimi ile, evinin bahçesine yaptığı müşemilatı, dükkanının önüne attığı iki masayı, asgari ücretle belediyede işe soktuğu kar sayan binlerce gökçeadalı ise bu imar ve inşaat çarkına laf edemiyor, çünkü laf ederse kendi ufak ayrıcalığını kaybedeceğinden korkuyor. Ve haksız da değil, çünkü Gökçeadanın idarecileri kendilerini eleştirenlerin, farklı siyaset güdenlerin acımasızca üzerine gidiyor, bırakın usulsüz işlerini, usulüne uygun işlerini bile yapılmaz hale getiriyorlar.

İşte bunun adı Şantaj Cumhuriyeti'dir.
Bunun tek çözümü vardır: ilçe idaresinde şeffaflık ve katılımcılık. Bugün Karganın sorduğu soruların doğrudan halk tarafından ve uluorta idarecilere sorulması için adalıların mahalle meclislerinde örgütlenerek yerel yönetime katılmasının yolu açılmalıdır. Bu uzun soluklu bir mücadeledir. Önce mahallelerde bu anlayışa sahip bireyler bir araya gelmeli, sonra muhtarlar ve sonra belediye başkanları bu anlayışa sahip insanlardan seçilmeli. Yoksa, başkan kim olursa olsun, rant çevrelerinin baskısına karşı koyması güç olacaktır.

Mart 2014 Belediye seçimleri adaylarına da sesleniyoruz : Tek adamcı, herşeyi kapalı kapılar ardında kotaran belediyeciliğe karşı şeffa ve katılımcı bir belediyeden yana olup olmadıklarını deklare etsinler.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder